Ferman Akgül Fan Sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Ferman Akgül Fan Sitesi


 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 maNga Aksiyon Dergisi Röportajı

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
damla_ferman_96

damla_ferman_96


Mesaj Sayısı : 317
Kayıt tarihi : 02/06/10
Yaş : 27
Nerden : izmir

maNga Aksiyon Dergisi Röportajı Empty
MesajKonu: maNga Aksiyon Dergisi Röportajı   maNga Aksiyon Dergisi Röportajı Icon_minitimePerş. Ekim 14, 2010 4:12 pm

Sırbistan, Bosna, Belarus, Almanya ve Danimarka gibi ülkelerde konser veren, dünyanın değişik yerlerinden de davetler alan maNga üyeleri, “Son dönemlerde Türkiye’nin yükselişi işimizi kolaylaştırıyor.” diyor.

İlk olarak ‘Sing your song’ isimli şarkı yarışmasıyla seslerini duyuran maNga, yükselişine hızla devam ediyor. ‘maNga’, ‘maNga+’ ve ‘Şehr-i Hüzün’ isimli albümleriyle Türkiye’de hatırı sayılır bir hayran kitlesi edinen grup, son yıllarda uluslararası müzik piyasasında da adından söz ettirmeye başladı. BundBunda şüphesiz geçtiğimiz yıl MTV tarafından Avrupa’da yılın sanatçısı seçilmelerinin büyük bir etkisi oldu. Bu sayede 2010 Eurovizyon finallerinde Türkiye’yi temsil etme fırsatı yakalayan maNga, sergilediği etkileyici performansla ikinci olunca bütün dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Grubun artık dünyanın farklı ülkelerinde binlerce hayranı bulunuyor.

Sırbistan, Belarus, Almanya gibi çeşitli ülkelerde konserler veren maNga, son olarak Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da sahne aldı. Sting, Jethro Tull ve Goran Bregoviç gibi dünyaca ünlü müzisyenleri Danimarkalı müzikseverlerle buluşturan Tivoli Gösteri Merkezi’nin özel davetlisi olarak Kopenhag’a gelen maNga, bu ülke vatandaşlarının kalbini kazanmayı bildi. Yüzlerce Danimarkalı maNga’yı dinlemek için konser alanına gelirken, gurbetçiler de kendilerine ait bir değerin Danimarkalılar tarafından takdir edilmesinin haklı gururunu yaşadı. Biz de kendileriyle oldukça samimi ve ‘çok sesli’ bir röportaj gerçekleştirdik...

-MTV tarafından ‘Avrupa’nın en iyi sanatçısı’ seçildiniz, sonra Eurovizyon’da muhteşem bir performans ve neticesinde gelen ikincilik… Bu başarılar maNga’nın müzik kariyerini nasıl etkiledi?

Ferman: MTV ile başladı bu rüzgâr, orada bir kapı açıldı bize Avrupa için. Klibimizi döndürmeye başladılar ve biz birden kuzey ülkelerinde çok dinlendiğimizi ve sevildiğimizi fark ettik. Ondan sonra Danimarka Sony Müzik bizimle bir ‘single’ çıkarmak istediğini söyledi, Almanya’dan birkaç plak şirketiyle bağlantıya girdik falan… Biz zaten bunu dilemiştik Eurovizyon’a girerken. Bize bir kapı açsın, daha çok insan dinlesin, sektörden daha çok insan farkına varsın maNga’nın diye. Sırbistan’a gittik, Saraybosna’ya gittik, şimdi Kopenhag’dayız. Yavaş yavaş ilerliyoruz…

-Dünyanın farklı ülkelerinde tanınan, konserler veren bir müzik grubu olmak maNga’nın yaptığı müzikte bir değişikliğe neden olacak mı?

Yağmur: Müzikal anlamda çok fazla bir değişiklik düşünmüyoruz açıkçası. Zaten daha önce yaptığımız müzik de bize göre evrensel bir müzikti. Şimdi o çizgimizi koruyarak ama üzerine bir şeyler koyarak yolumuza devam etmek istiyoruz. Herhâlde en büyük değişiklik bazı şarkıların İngilizce olması olacak. Yurt dışı için İngilizce bir albüm yapmayı planlıyoruz çünkü. Gerçi şu anda henüz net bir şey yok… Zaten şu anda Sony Danimarka’nın desteğiyle bir single yaptık. Yeni bir şarkı o. İlk kez bu sabah Danimarka televizyonunda yayınlandı.

-Evet, sabah izledim ‘Fly to stay alive’ idi şarkının adı değil mi? Sağlam parça… Grup hâlinde: Sağ olun, teşekkürler…

Özgür Can: Ama tabii Türkçe albümü de bırakmadan… Çünkü Türkçe albüm projemiz hâlâ var, çalışmalarımız devam ediyor.

Yağmur: Tabii Türkiye için albüm yapmaya devam edeceğiz. Artık iki kulvarımız var diyebiliriz yani. -Sırbistan, Belarus ve Saraybosna’da konserler verdiniz. Konserler nasıl geçti, tepkileri nasıl? Ferman: Çok iyiydi. Belarus ile Sırbistan’a inanamadık. Sokakta insanlar bizi tanıyor falan. Açıkçası o kadarını beklemiyorduk. MTV çok destekledi bizi. Günde beş-altı kere klip döndürülmüş. O yüzden konserler iyi geçti.

Özgür Can: Hâlâ Belarus’taki fanlardan mesajlar geliyor. Bir daha ne zaman geleceksiniz falan diye. Ukrayna’dan mesajlar var, Rusya’dan davetler var.

Cem: Eurovizyon’dan sonra ‘Fanga’ diye uluslararası bir fan grubu oluştu. Değişik bir oluşum. Video falan hazırlamışlar. Güzel şeyler var yani…

Yağmur: Şili’den bile konser teklifi aldık. Bir aksilik olmazsa inşallah gidiceğiz. Bunlar keyif verici şeyler yani…

-Bugüne kadar elbette bazı isimlerden bahsedildi ama genelde Türk müzisyenleri yurt dışında pek tanınmıyor. Sizce bunun sebebi ne?

Efe: Gezegenler aynı hizaya gelmiyor (grup hâlinde gülüşmeler)!

Yağmur: Biraz kişisel olacak belki ama ben öyle hissediyorum. Yaptığımız müziğin uluslararası bir müzik olduğunu düşünüyorum her zaman. Bunu yaparken hem modern hem geleneksel bir bakış açısını çok güzel harmanladığımızı düşünüyoruz. Bu güzel geliyor belki. Bu herhâlde güzel bir cevap olmuştur?

-Evet, ama bu anlamda Türkiye’de bugüne kadar hiç kaliteli müzik yapılmadı mı?

Özgür Can: Yapıldı tabii… Ya aslında bu durum biraz da şununla ilgili. Türkiye’nin son yıllarda siyasi anlamda olsun, ekonomik anlamda olsun kendi bölgesinde güçlenmesi, gelişmesi ve kültürel anlamda da dışarıyla daha fazla içli dışlı olması gibi bir durum söz konusu. Bu bizim müziğimize ilgiyi de artırıyor.

Yağmur: Aslına bakarsanız birçok etken var. Türkiye’nin durumu, konumu… Benim gözlemlediğim kadarıyla, Türkiye şu anda yükselen bir ülke… Artık yurt dışında daha fazla merak edilen ve araştırılan bir ülke hâline geldi. Eskiden daha kapalı ve gizemli bir ülke idi. Şu anda dünyanın her yerinde ‘İstanbul’a gitmek’ diye bir şey var mesela. Batılı insanlar için artık güzel bir şey yani İstanbul’a gitmek. “Ben İstanbul’a gittim, Ben Topkapı Sarayı’nı gördüm.” falan diyorlar.

-Önceden bizimkilerin geçen yaz Paris’teydim diye gururla anlatması gibi mi?

Yağmur: Evet benzer bir durum. Türkiye’nin imajı açısından bir yükseliş var yani. Belki bütün bunların hepsinin bir bütünü bizi bir yere getiriyor.

-MaNga, MTV ve Eurovizyon’dan sonra çıkış yapan bir grup gibi gözüküyor. Oysa oldukça eski bir grupsunuz. Bu noktaya gelmek nasıldı, ne gibi zorluklar yaşadınız?

Ferman: Tabii her şey yukarı doğru gitmiyor... İyi bir başlangıç yaptık bir kere ama onun öncesi de çok önemli. En baştan başlamak gerekirse, grubu büyük hayallerle kurduk. Bir yarışmaya katıldık ‘Sing your song’ diye. Orada bir tane şarkı söyledik; akşam canlı yayındaydık. Bu bizi biraz afallattı tabii. Ama ondan sonra uzun süre albüm yapamayınca, araya seneler girince falan bu sizi çok törpülüyor. Bu süre bize bir şeylerin daha yavaş, daha emin adımlarla gideceğini öğretti. Sonra tabii albüm çıktı, ‘Bir Kadın Çizeceksin’ patladı. Biz gene bütün ana haberlerdeydik ama bu sefer daha sakin karşıladık. Ki bu sakinlik, albümden sonra geçen dört buçuk yıl boyunca bir arada kalmamızı sağladı. Bir anlamda grubun dağılmamasını da sağlamış oldu. Çünkü biz o albümden sonra dört buçuk yıl boyunca yeni bir albüm yapamadık. Tabii bunun birçok nedeni var, İstanbul’a taşındık, albümün turnesi uzun sürdü falan, biz kafalarımızı toplayamadık vesaire… Ama sonunda albüm yapamadık ve bu süre bizi hem maddi hem de manevi anlamda çok yıprattı. Biz o dönem ciddi sıkıntı çektik. Tabii bunlar hep birikiyor; birikiyor… Biz hem doğru zamandaydık hem şanslıydık hem de çok çalıştık. Çalıştığımız insanlara çok güvendik, onlar bize çok güvendi. Ama tabii en önemlisi bizim beşimizin birbirine kenetlenmesidir.

-Peki, kenetlenmenin sırrı ne?

Ferman: Ya bizim de problemlerimiz oluyor, kavga ettiğimiz dönemler oluyor, günlerce konuşmadığımız zamanlar oluyor. Hani bir anlamda evlilik gibi bir şey, ama bir şekilde dönüp kendimizle baş başa kaldığımızda beşimizde bir sihir olduğunu fark ediyoruz. Bizim Ankara’dan bavulları alıp İstanbul’a nasıl geldiğimizi düşünüyoruz falan…

Cem: Ben de onu diyecektim…

Ferman: Ben bir belgesel çektim grubu anlatan. Onu izliyoruz… Orada çok önemli şeyler var. Bavulu birlikte alıp birlikte yola çıkma… Aynı yola baş koyma… Beşimiz birden…

-Kendi aranızda konuşuyor musunuz dağılmayalım falan diye? Çünkü bir arada kalmak, bir arada yaşamak zor iş…

Özgür: Bizi bir arada tutan şeyi mi merak ediyorsun? Ya onun çok güzel bir cevabı var aslında (Grup hâlinde kahkahalar)!

Cem: Söyleme abi ya!

-Nedir abi?

Cem: Bir programda bir şaka yapmıştı da onu diyo…

-Ne şakası?

Ferman: Uhu demişti ya (Grup hâlinde kahkahalar)!

Cem:Abi keşke söylemeseydin ya…

Özgür: Ama çok nirengi noktalara giriyorsun abi. Sabaha kadar konuşuruz ve sosyo-psikoloji falan da girer işin içine…

Ferman: Eğlenmek aslında çok kilit bir noktadır… Beş kişi bir arada eğlenebiliyorsanız… Tamamdır yani…

-Siz eğlenebiliyor musunuz?

Ferman: Evet biz bir arada eğlenebilen adamlarız… Onu yapabiliyorsanız ne kadar kavga da etseniz problemleriniz de olsa onu özlersiniz zaten. Biz stüdyoda eğleniriz… Dışarı çıktığımızda eğleniriz… Bir arada saatlerce oturabiliriz evde. Zaten bir buçuk sene bir arada yaşadık…

Özgür: Ben sustuğum sürece tabii (gülüşmeler)!

-Uhu esprisinden tahmin edebiliyorum… Neyse daha basit bir soru… Hedefiniz nedir?

Ferman: İngilizce albüm, Avrupa turnesi artı dünya turnesi… Çalabileceğimiz her yerde çalmak istiyoruz… Gidebildiğimiz her yere gitmek…

Yağmur: Ve elbette kendi adıyla anılan ekol bir grup olmak. Yani bir müzik akımıyla değil de ismiyle anılan bir grup. Ben ona çok inanıyorum. Özellikle ikinci albümden sonra maNga dönem müziği yapmadığını ispatladı. Aslında bir arayış içindeyiz. En önemli özelliğimiz cesur bir grup olmamız, denemekten korkmuyoruz. Müzikte mümkün olduğunca açık fikirliyiz. Hiçbir zaman rock grubu şudur ve şu donelerden dışarı çıkmaz diye düşünmüyoruz. Dolayısıyla farklı müziklerden besleniyoruz.

-Ha evet o konuya gelmişken, kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Çünkü ben tanımlamaya çalıştığımda zorlanıyorum…

Özgür: Biz tanımlandırmaya çok çalışmıyoruz…

Yağmur: Benim demek istediğim şey şu: Kimse Pink Floyd’un ne tarz müzik yaptığıyla ilgilenmez. Pink Floyd, Pink Floyd’dur…

Ferman: Aynen…

Yağmur: Bu çok iddialı bir laf ama biz de böyle bir noktaya gelmiş olmayı isteriz… Bir gün başka gruplara ‘Biz maNga gibi müzik yapıyoruz’ dedirtebilirsek bu bizim için çok büyük bir şeydir.


En son damla_ferman_96 tarafından Cuma Ekim 15, 2010 10:57 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
yoNc@

yoNc@


Mesaj Sayısı : 2318
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
Nerden : cehennemin dibinden...

maNga Aksiyon Dergisi Röportajı Empty
MesajKonu: Geri: maNga Aksiyon Dergisi Röportajı   maNga Aksiyon Dergisi Röportajı Icon_minitimePerş. Ekim 14, 2010 4:15 pm

damla_ferman_96 demiş ki:
Sırbistan, Bosna, Belarus, Almanya ve Danimarka gibi ülkelerde konser veren, dünyanın değişik yerlerinden de davetler alan maNga üyeleri, “Son dönemlerde Türkiye’nin yükselişi işimizi kolaylaştırıyor.” diyor.
İlk olarak ‘Sing your song’ isimli şarkı yarışmasıyla seslerini duyuran maNga, yükselişine hızla devam ediyor. ‘maNga’, ‘maNga+’ ve ‘Şehr-i Hüzün’ isimli albümleriyle Türkiye’de hatırı sayılır bir hayran kitlesi edinen grup, son yıllarda uluslararası müzik piyasasında da adından söz ettirmeye başladı. BundBunda şüphesiz geçtiğimiz yıl MTV tarafından Avrupa’da yılın sanatçısı seçilmelerinin büyük bir etkisi oldu. Bu sayede 2010 Eurovizyon finallerinde Türkiye’yi temsil etme fırsatı yakalayan maNga, sergilediği etkileyici performansla ikinci olunca bütün dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Grubun artık dünyanın farklı ülkelerinde binlerce hayranı bulunuyor. Sırbistan, Belarus, Almanya gibi çeşitli ülkelerde konserler veren maNga, son olarak Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da sahne aldı. Sting, Jethro Tull ve Goran Bregoviç gibi dünyaca ünlü müzisyenleri Danimarkalı müzikseverlerle buluşturan Tivoli Gösteri Merkezi’nin özel davetlisi olarak Kopenhag’a gelen maNga, bu ülke vatandaşlarının kalbini kazanmayı bildi. Yüzlerce Danimarkalı maNga’yı dinlemek için konser alanına gelirken, gurbetçiler de kendilerine ait bir değerin Danimarkalılar tarafından takdir edilmesinin haklı gururunu yaşadı. Biz de kendileriyle oldukça samimi ve ‘çok sesli’ bir röportaj gerçekleştirdik... -MTV tarafından ‘Avrupa’nın en iyi sanatçısı’ seçildiniz, sonra Eurovizyon’da muhteşem bir performans ve neticesinde gelen ikincilik… Bu başarılar maNga’nın müzik kariyerini nasıl etkiledi? Ferman: MTV ile başladı bu rüzgâr, orada bir kapı açıldı bize Avrupa için. Klibimizi döndürmeye başladılar ve biz birden kuzey ülkelerinde çok dinlendiğimizi ve sevildiğimizi fark ettik. Ondan sonra Danimarka Sony Müzik bizimle bir ‘single’ çıkarmak istediğini söyledi, Almanya’dan birkaç plak şirketiyle bağlantıya girdik falan… Biz zaten bunu dilemiştik Eurovizyon’a girerken. Bize bir kapı açsın, daha çok insan dinlesin, sektörden daha çok insan farkına varsın maNga’nın diye. Sırbistan’a gittik, Saraybosna’ya gittik, şimdi Kopenhag’dayız. Yavaş yavaş ilerliyoruz… -Dünyanın farklı ülkelerinde tanınan, konserler veren bir müzik grubu olmak maNga’nın yaptığı müzikte bir değişikliğe neden olacak mı? Yağmur: Müzikal anlamda çok fazla bir değişiklik düşünmüyoruz açıkçası. Zaten daha önce yaptığımız müzik de bize göre evrensel bir müzikti. Şimdi o çizgimizi koruyarak ama üzerine bir şeyler koyarak yolumuza devam etmek istiyoruz. Herhâlde en büyük değişiklik bazı şarkıların İngilizce olması olacak. Yurt dışı için İngilizce bir albüm yapmayı planlıyoruz çünkü. Gerçi şu anda henüz net bir şey yok… Zaten şu anda Sony Danimarka’nın desteğiyle bir single yaptık. Yeni bir şarkı o. İlk kez bu sabah Danimarka televizyonunda yayınlandı. -Evet, sabah izledim ‘Fly to stay alive’ idi şarkının adı değil mi? Sağlam parça… Grup hâlinde: Sağ olun, teşekkürler… Özgür Can: Ama tabii Türkçe albümü de bırakmadan… Çünkü Türkçe albüm projemiz hâlâ var, çalışmalarımız devam ediyor. Yağmur: Tabii Türkiye için albüm yapmaya devam edeceğiz. Artık iki kulvarımız var diyebiliriz yani. -Sırbistan, Belarus ve Saraybosna’da konserler verdiniz. Konserler nasıl geçti, tepkileri nasıl? Ferman: Çok iyiydi. Belarus ile Sırbistan’a inanamadık. Sokakta insanlar bizi tanıyor falan. Açıkçası o kadarını beklemiyorduk. MTV çok destekledi bizi. Günde beş-altı kere klip döndürülmüş. O yüzden konserler iyi geçti. Özgür Can: Hâlâ Belarus’taki fanlardan mesajlar geliyor. Bir daha ne zaman geleceksiniz falan diye. Ukrayna’dan mesajlar var, Rusya’dan davetler var. Cem: Eurovizyon’dan sonra ‘Fanga’ diye uluslararası bir fan grubu oluştu. Değişik bir oluşum. Video falan hazırlamışlar. Güzel şeyler var yani… Yağmur: Şili’den bile konser teklifi aldık. Bir aksilik olmazsa inşallah gidiceğiz. Bunlar keyif verici şeyler yani… -Bugüne kadar elbette bazı isimlerden bahsedildi ama genelde Türk müzisyenleri yurt dışında pek tanınmıyor. Sizce bunun sebebi ne? Efe: Gezegenler aynı hizaya gelmiyor (grup hâlinde gülüşmeler)! Yağmur: Biraz kişisel olacak belki ama ben öyle hissediyorum. Yaptığımız müziğin uluslararası bir müzik olduğunu düşünüyorum her zaman. Bunu yaparken hem modern hem geleneksel bir bakış açısını çok güzel harmanladığımızı düşünüyoruz. Bu güzel geliyor belki. Bu herhâlde güzel bir cevap olmuştur? -Evet, ama bu anlamda Türkiye’de bugüne kadar hiç kaliteli müzik yapılmadı mı? Özgür Can: Yapıldı tabii… Ya aslında bu durum biraz da şununla ilgili. Türkiye’nin son yıllarda siyasi anlamda olsun, ekonomik anlamda olsun kendi bölgesinde güçlenmesi, gelişmesi ve kültürel anlamda da dışarıyla daha fazla içli dışlı olması gibi bir durum söz konusu. Bu bizim müziğimize ilgiyi de artırıyor. Yağmur: Aslına bakarsanız birçok etken var. Türkiye’nin durumu, konumu… Benim gözlemlediğim kadarıyla, Türkiye şu anda yükselen bir ülke… Artık yurt dışında daha fazla merak edilen ve araştırılan bir ülke hâline geldi. Eskiden daha kapalı ve gizemli bir ülke idi. Şu anda dünyanın her yerinde ‘İstanbul’a gitmek’ diye bir şey var mesela. Batılı insanlar için artık güzel bir şey yani İstanbul’a gitmek. “Ben İstanbul’a gittim, Ben Topkapı Sarayı’nı gördüm.” falan diyorlar. -Önceden bizimkilerin geçen yaz Paris’teydim diye gururla anlatması gibi mi? Yağmur: Evet benzer bir durum. Türkiye’nin imajı açısından bir yükseliş var yani. Belki bütün bunların hepsinin bir bütünü bizi bir yere getiriyor. -MaNga, MTV ve Eurovizyon’dan sonra çıkış yapan bir grup gibi gözüküyor. Oysa oldukça eski bir grupsunuz. Bu noktaya gelmek nasıldı, ne gibi zorluklar yaşadınız? Ferman: Tabii her şey yukarı doğru gitmiyor... İyi bir başlangıç yaptık bir kere ama onun öncesi de çok önemli. En baştan başlamak gerekirse, grubu büyük hayallerle kurduk. Bir yarışmaya katıldık ‘Sing your song’ diye. Orada bir tane şarkı söyledik; akşam canlı yayındaydık. Bu bizi biraz afallattı tabii. Ama ondan sonra uzun süre albüm yapamayınca, araya seneler girince falan bu sizi çok törpülüyor. Bu süre bize bir şeylerin daha yavaş, daha emin adımlarla gideceğini öğretti. Sonra tabii albüm çıktı, ‘Bir Kadın Çizeceksin’ patladı. Biz gene bütün ana haberlerdeydik ama bu sefer daha sakin karşıladık. Ki bu sakinlik, albümden sonra geçen dört buçuk yıl boyunca bir arada kalmamızı sağladı. Bir anlamda grubun dağılmamasını da sağlamış oldu. Çünkü biz o albümden sonra dört buçuk yıl boyunca yeni bir albüm yapamadık. Tabii bunun birçok nedeni var, İstanbul’a taşındık, albümün turnesi uzun sürdü falan, biz kafalarımızı toplayamadık vesaire… Ama sonunda albüm yapamadık ve bu süre bizi hem maddi hem de manevi anlamda çok yıprattı. Biz o dönem ciddi sıkıntı çektik. Tabii bunlar hep birikiyor; birikiyor… Biz hem doğru zamandaydık hem şanslıydık hem de çok çalıştık. Çalıştığımız insanlara çok güvendik, onlar bize çok güvendi. Ama tabii en önemlisi bizim beşimizin birbirine kenetlenmesidir. -Peki, kenetlenmenin sırrı ne? Ferman: Ya bizim de problemlerimiz oluyor, kavga ettiğimiz dönemler oluyor, günlerce konuşmadığımız zamanlar oluyor. Hani bir anlamda evlilik gibi bir şey, ama bir şekilde dönüp kendimizle baş başa kaldığımızda beşimizde bir sihir olduğunu fark ediyoruz. Bizim Ankara’dan bavulları alıp İstanbul’a nasıl geldiğimizi düşünüyoruz falan… Cem: Ben de onu diyecektim… Ferman: Ben bir belgesel çektim grubu anlatan. Onu izliyoruz… Orada çok önemli şeyler var. Bavulu birlikte alıp birlikte yola çıkma… Aynı yola baş koyma… Beşimiz birden… -Kendi aranızda konuşuyor musunuz dağılmayalım falan diye? Çünkü bir arada kalmak, bir arada yaşamak zor iş… Özgür: Bizi bir arada tutan şeyi mi merak ediyorsun? Ya onun çok güzel bir cevabı var aslında (Grup hâlinde kahkahalar)! Cem: Söyleme abi ya! -Nedir abi? Cem: Bir programda bir şaka yapmıştı da onu diyo… -Ne şakası? Ferman: Uhu demişti ya (Grup hâlinde kahkahalar)! -Abi keşke söylemeseydin ya… Özgür: Ama çok nirengi noktalara giriyorsun abi. Sabaha kadar konuşuruz ve sosyo-psikoloji falan da girer işin içine… Ferman: Eğlenmek aslında çok kilit bir noktadır… Beş kişi bir arada eğlenebiliyorsanız… Tamamdır yani… -Siz eğlenebiliyor musunuz? Ferman: Evet biz bir arada eğlenebilen adamlarız… Onu yapabiliyorsanız ne kadar kavga da etseniz problemleriniz de olsa onu özlersiniz zaten. Biz stüdyoda eğleniriz… Dışarı çıktığımızda eğleniriz… Bir arada saatlerce oturabiliriz evde. Zaten bir buçuk sene bir arada yaşadık… Özgür: Ben sustuğum sürece tabii (gülüşmeler)! -Uhu esprisinden tahmin edebiliyorum… Neyse daha basit bir soru… Hedefiniz nedir? Ferman: İngilizce albüm, Avrupa turnesi artı dünya turnesi… Çalabileceğimiz her yerde çalmak istiyoruz… Gidebildiğimiz her yere gitmek… Yağmur: Ve elbette kendi adıyla anılan ekol bir grup olmak. Yani bir müzik akımıyla değil de ismiyle anılan bir grup. Ben ona çok inanıyorum. Özellikle ikinci albümden sonra maNga dönem müziği yapmadığını ispatladı. Aslında bir arayış içindeyiz. En önemli özelliğimiz cesur bir grup olmamız, denemekten korkmuyoruz. Müzikte mümkün olduğunca açık fikirliyiz. Hiçbir zaman rock grubu şudur ve şu donelerden dışarı çıkmaz diye düşünmüyoruz. Dolayısıyla farklı müziklerden besleniyoruz. -Ha evet o konuya gelmişken, kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Çünkü ben tanımlamaya çalıştığımda zorlanıyorum… Özgür: Biz tanımlandırmaya çok çalışmıyoruz… Yağmur: Benim demek istediğim şey şu: Kimse Pink Floyd’un ne tarz müzik yaptığıyla ilgilenmez. Pink Floyd, Pink Floyd’dur… Ferman: Aynen… Yağmur: Bu çok iddialı bir laf ama biz de böyle bir noktaya gelmiş olmayı isteriz… Bir gün başka gruplara ‘Biz maNga gibi müzik yapıyoruz’ dedirtebilirsek bu bizim için çok büyük bir şeydir.

Güzel röportajmışş..
Ama bi dahakine konuşmaları alt alta getirmeye çalışırsan bizim için okuması daha kolay olcak...
Very Happy Very Happy Very Happy
Paylaşım için sağol tatlım..
Very Happy Very Happy Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.manga.web.tr
damla_ferman_96

damla_ferman_96


Mesaj Sayısı : 317
Kayıt tarihi : 02/06/10
Yaş : 27
Nerden : izmir

maNga Aksiyon Dergisi Röportajı Empty
MesajKonu: Geri: maNga Aksiyon Dergisi Röportajı   maNga Aksiyon Dergisi Röportajı Icon_minitimeCuma Ekim 15, 2010 10:48 am

Yonca'cım ben de öyle yapcaktım.
Annem evde yoktu. Ben tam kopyala yapıştır yaptım, annem kapıyı çaldı..
Ben de hem sonra tekrar uğraşmayım hem de siz daha erken okuyun diye hemen gönder tuşuna basıverdim....
:D :D :D
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
damla_ferman_96

damla_ferman_96


Mesaj Sayısı : 317
Kayıt tarihi : 02/06/10
Yaş : 27
Nerden : izmir

maNga Aksiyon Dergisi Röportajı Empty
MesajKonu: Geri: maNga Aksiyon Dergisi Röportajı   maNga Aksiyon Dergisi Röportajı Icon_minitimeCuma Ekim 15, 2010 10:59 am

Yonca'cım şimdi biraz düzenledim..
Daha iyi oldu galiba..
:D :D :D
Evet evet şimdi kesinlikle daha iyi oldu..
:D :D :D
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
yoNc@

yoNc@


Mesaj Sayısı : 2318
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
Nerden : cehennemin dibinden...

maNga Aksiyon Dergisi Röportajı Empty
MesajKonu: Geri: maNga Aksiyon Dergisi Röportajı   maNga Aksiyon Dergisi Röportajı Icon_minitimeCuma Ekim 15, 2010 5:49 pm

Olmuşş hayatım çok daha iyi olmuşş..
Ben okudum ama bunu okumak daha rahat oldu..
Very Happy Very Happy Very Happy
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.manga.web.tr
 
maNga Aksiyon Dergisi Röportajı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Ferman Akgül Fan Sitesi :: Sadece Ferman! :: Ferman'a Mesajlar-
Buraya geçin: